Kayıtlar

İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi

 Kitap, beş yıl önce işlenen bir cinayetle ilgili gerçeği ortaya çıkarmaya çalışan lise son sınıf öğrencisi Pippa Fitz-Amobi'nin hikayesini anlatır. Pip, okul projesi için bu eski cinayeti araştırmaya karar verir ve kısa sürede kasabnın sakinlerinin sakladığı sırları keşfetmeye başlar. Cinayet vakası, Andie Bell adlı bir kızın kaybolması ve ölü bulunması ile ilgilidir. Polis ve kasaba halkı, Andie'nin erkek arkadaşı Sal Singh'i suçlamış, ancak Pip, Sal'ın suçsuz olabileceğine inanmaktadır. Kitap, belgeler, röpaortajlar, günceler ve mesajlaşmalar gibi çeşitli formatlarla desteklenmiş, bu da okuyucunun hikayeyedaha derinlemesine dalmasını sağlar.  Hem genç hem de yetişkin okuyucular için keyifli ve düşündürücü bir kitaptır.

Hobi Günlüğü

 Bir gün dersteyken bir öğretmenimiz (Erhan Baş) kitabı sadece okuyarak rafa kaldırmanın hiçbir faydasının olmadığını, o kitapla ilgili notlar alarak ya da altlarını çizerek onu akılda kalıcı yapmamız gerektiğini söylemişti. Bunu düşününce bana da çok mantıklı geldi, hiçbir not tutmadığım kitaplara bakınca sadece onlarla ilgili bir-iki olayı hatırlıyorum. Beğendiğim her şey aklımdan uçup gidiyor.  Bunun için yeni bir defter oluşturdum. Kitaplarla ilgili yorumum ve puanımı yazmaya başladım. Hatta defterde kitabın yanında film/dizi ve albüm yorumları da yapmaya başladım. Bir nevi hobi günlüğü. İzlediğim, dinlediğim ya da okuduğum şeylere dönüp bakmak çok güzel olmaya başladı. Artık izlemek için film izlemiyorum ya da okuduğum kitap bir kerelik okunup rafa kaldırılmıyor. Albüm yorumu yapmak için yeni albümler keşfetmeye başladım ve hiç beklemediğim müzik türleri beğenmeye başladım.  Yani, ilginiz varsa bunu başka etkinliklere uyarlayıp (gittiğiniz şehirler için, izlediğiniz maçlar için) h

Neden yaşıyoruz?

 Bu hayatta yaşamamak kadar yaşamak için de nedenlerimiz vardır. Bunlar aşırı zengin olmak ya da harika bir evimizin olmasıyla alakası yok. Para önemlidir ama bizim yaşama amacımız olamaz. Bazıları paraları olursa hayatlarının en mutlu insanı olacaklarını sanıyorlar, belki olurlar ama bu aşırı uzun sürmez diye düşünüyorum.  Peki diyeceksiniz ki para dışında neden yaşama amacımız olsun? Yapmayı sevdiğimiz şeyler, görmek istediğimiz insanlar, keşfedeceğimiz yeni yerler ve bundan daha fazlası. Hiç bir kitabı okurken "yarın buna devam etmeliyim sonunu çok merak ediyorum." olmuyor musunuz? Yeni albümler keşfetmek istemez misiniz? Ya da dünya üzerinde yayınlanan bütün filmleri izleme gibi hırslarınız olmuyor mu? Daha da farklısı, yeni sporlar, yeni müzik aletleri ya da yeni diller öğrenmek istemez misiniz? Yeni bir güne uyanmak isteriz çünkü annemizi, babamızı, kardeşimizi ya da akrabalarımızı görmek isteriz. Eğer hiçbiriyle öyle yakın bağlarınız yoksa arkadaşlarınız vardır. İlla i

Tortured Poets Department sözlüğü

 Fortnight : Albümün ilk şarkısının adıdır. Fortnight kelimesi bir süre belirtiyor ve bu süre de 2 haftaya eşit. "For a fortnight there we were forever." cümlesinde, iki haftalığına beraberdik ama bana sonsuza kadar birlikte olacakmışız gibi geldi, demek istemiştir.  Sanctimoniously : But Daddy I Love Him şarkısında geçiyor. Ahlaki açıdan yani dini konularda ahkam kesmek, hava taslamak anlamına geliyor. "Sanctimoniously performing soliloquies I'll never see." cümlesinde, ahlak taslayan ve hiçbir zaman görmeyeceğim monologlarını sergiliyor, anlamına geliyor.  Slammer: Fresh Out The Slammer şarkısında geçiyor. Hapishane anlamına geliyor. şarkının türkçe çevirisi ise hapishaneden yeni çıktım.  Plating for keeps: My Boy Only Breaks His Favorite Toys şarkısında geçiyor. Kazananın her şeyi alığı bir oyun gibi bir anlamı var. Şarkıda ise ilişkiyi tutmak anlamında kullanmış.  Petulance: Down Bad şarkısında geçiyor. Kızgınlık demek. "Everything comes out teenage

Mühendislik yolculuğu -Röportaj

 Duru: Öncelikle kendini tanıtabilir misin? Ecem:  Ben Ecem, Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği mezunuyum. Üniversite 2. sınıftayken çift anadal yapmaya karar verdim ve ikinci anadalım olarak Biyomühendislik tercih ettim. Şu an biyomühendislik son sınıf öğrencisiyim ve aynı zamanda bir fabrikada staj yapmaktayım.  Duru: Mühendislik seçerken neye ilgin olması lazım? Ecem: İlk olarak, analitik düşünebilme yeteneğini geliştirmek gerekiyor. Aslında okulda gördüğümüz dersler bize düşünmeyi öğretmeye çalışıyor. Örneğin, bir geometri sorusu çözerken genelde tek bir doğru yöntem yoktur, aynı soruyu birçok yöntem ile çözebiliriz. Bu durumda analiz yeteneğimizin güçlenmesi, farklı bakış açısı ve bilgiyi harmanlayarak mühendisliğin yapıtaşlarını oluşturabiliriz.  Duru: Mühendislik seçiminde okul önemli midir? Ecem: Tercih edeceğimiz okulu sadece sayısal verilerle değerlendirmek bence doğru değil. Mühendislik fakültesinde okuyan bir öğrencinin az önce saydığımız becerilerin yanı sıra insan ilişkil

Başarılı kadınlar ve TTPD albümü

  "You look like Clara Bow,  in this light, r emarkable. All your life, did you know? You'd be picked like a rose  " -Clara Bow, Taylor Swift Clara Bow, 1920'lerin ünlü Amerikalı bir sinema oyuncusudur. O dönemin en büyük sinema yıldızlarından biri olarak bilinir ve "Jazz Çağı'nın Tacı" olarak adlandırılır. Bow'un sinema dünyasına girişi, bir güzellik yarışmasında kazandığı bir ödülle başladı. Daha sonra stüdyolarda oyunculuk kariyerine başladı.  Genellikle "It Girl" olarak anıldı, çünkü o dönemin tanınmış yazarı Elinor Glyn, onun üzerine "it" dediği özel bir cazibesi olduğunu belirtmişti. Bow, romantik komedilerde ve flörtöz rollerde başarıyla oynadı.  Ancak, Clara Bow'un kariyeri ve kişisel hayatı medyanın yoğun ilgisine maruz kaldı. O dönemde basında çıkan skandallar ve dedikodular onun hakkında olumsuz imajlar oluşturdu. Bunlar, onun kariyerini olumsuz etkiledi ve sonunda 1930'ların başında sinemadan emekli olmasına n

Mamma Mia!

Günümüzde anlam veremediğim kadar nefret gören bir film, Mamma Mia. Klasik bir müzikal gibi karakterler konuşurken birden dans etmeye ve şarkı söylemeye başlıyorlar ama bu şarkılar öylesine değiller, diğerlerinden daha özeller çünkü hepsi ABBA şarkıları.  ABBA çok sevdiğim bir gruptur. Şarkılarında anlatılmak istenenleri gerçekten müzik sayesinde hissedebiliyoruz. Yine çoğu kişi tarafından "fazla eski tarz" olduğu için nefret görüyor. 70'lerde şarkı yapmaya başlamışlar, o dönemin hit parçaları disko tarzı, oldukça normal bence.  Konuma geri dönecek olursam, film bence çok safe place havası veriyor. Donna ve arkadaşlarının yakınlığı olsun, Donna ve Sophie arasındaki anne-kız sevgisini hissettikçe gözlerinizin dolmamasının imkanı yok.  Bütün bir film boyunca Sophie'nin babası kim diye kafayı yerken sonunda hala öğrenememek biraz yıkıyor doğrusu. Her filmin kusuru var diyerek en sevdiğiniz kişiyi gözünüzde baba yaparsınız artık - ya da bir babaya ne gerek var üçü birden