The Edge Of Seventeen yorumum

 Herkese merhaba! Bugün size daha yeni izlediğim ve çok etkilendiğim bir film hakkında konuşmak istiyorum, "The Edge Of Seventeen". Karakterleri anlamak için 18 olmadan izlemem gerektiğini düşündüm. Ana karakter Nadine'in yaşadığı olayları gördükçe bazı kişilerin benim gibi hissettiğini fark ettim ve bunu nasıl atlatacağımı da gördüm. 

Bütün film Nadine'e odaklandığı için yan karakterlerin çok kişiliklerine dikkat edemedim. O yüzden bu yazı boyunca Nadine hakkında yazacağım. Filmin başında ilkokula yeni başlayan Nadine'in okula gitmek istemediğini görüyoruz çünkü kimse ile arkadaş olamayacağını, onun yerine zorbalanacağını biliyor ve abisinin onun aksine çok popüler olması onu çok küçüklükten beri etkiliyor. Okulun ilk günü Krista adında bir kızla tanışıyor ve kısa süre içinde en yakın arkadaş olup liseye kadar sadece birbirleriyle arkadaş kalıyorlar. Her anıyı beraber yaşıyorlar. 

Bir gün Nadine babası ile yolda giderken babasını kalp krizinden kaybediyor ve özellikle babasının ölümünü kendi gözleriyle gördüğü için çok etkileniyor. Küçüklükten beri annesiyle değilde babasıyla anlaştığı için babasını kaybettikten ailedekilerle de iletişimini kesiyor. 

Annesinin evde olmadığı bir gece Krista ile eğlenmek için içki içiyorlar ve gecenin sonunda sarhoş bir şekilde Krista'ya "Hayatımın geri kalanını kendimle geçirmek zorundayım." diyerek kendisini sevmediğini itiraf ediyor. Bundan sonra uyuyakalıyor ve arkadaşı Krista evi toplarken Nadine'in abisi ile sohbet etmeye başlıyorlar ve çok anlaştıklarını fark ediyorlar. 

O günden bir hafta sonra Krista ile Nadine'in abisi sevgili oluyorlar ve Nadine tam olarak çıldırıyor. Krista'ya "Ya ben ya o!" diyerek arada bırakıyor. Krista onun bu davranışını saçma bulup abisini seçiyor ve Nadine tamamen yalnız kalıyor. Elindeki tek insanı da abisine kaptırıyor. 

Evde ona değer veren tek kişinin babası olduğunu düşünüyor ve babasını da kaybedince kendini yalnız hissediyor. Annesinin favorisinin hep abisi olduğunu biliyordu. Evde annesiyle beraber kaldığında da hep annesine karşı çıkan çıkarak annesinin gözünde iyice "asi kız" havalarına bürünüyor ve annesi bir zaman sonra onunla uğraşmaktan sıkılıyor. 

Nadine kendini yaşıtlarıyla bir hissetmiyor hiçbir zaman. Eski müzikleri, eski giysileri sevdiğini hep dile getirerek kedini yaşlı ruhlu olarak tanımlıyor. O yüzden hoşlandığı çocuğa "yaşlı ruhlu" diyerek iltifat etmeye çalışsa da çocuk dediğine alınıyor. Ayrıca Nadine'in Krista'dan sonra en çok konuştuğu kişi öğretmeni Bay Bruner'dır. Bay Bruner, ona karşı çok umursamaz davranmaya çalışsa da ona içten içe babalık duygusu besleyerek verdiği her fikirde ya da yapacağı bir şeyde yardımcı olmaya çalışıyor. 

Son olarak Nadine abisiyle tartışmasında abisine "evin gözdesi, mükemmeli, duygusuzu" gibi cümleler kurarak içindekileri döküyor. Abisi ise babası öldükten sonra babalık görevini üstlendiğini, annesinin her durumda onu aramasından bıktığından bahsederek gençliğini doğru düzgün yaşayamadığını itiraf ediyor. Nadine abisiyle bu konuları hiç konuşmadığı için onun böyle hissettiğini hiç düşünmediğini söyleyerek ondan özür diliyor ve ilk kez birbirlerine sarılıyorlar. Ayrıca Nadine ayrılmadan önce kendini sanki onu çeken bir kameradan izliyormuş gibi gördüğünü, yaptığı hiçbir hareketi beğenmediğini söyleyerek filmin başında da dediği gibi kendisini sevmediğini dile getiriyor. Bütün bu olayların sonunda Krista ile de barışıyorlar (bence barışmamalılardı) ve Nadine'in hayata daha farklı bakmaya başlamasıyla bitiyor. 

Nadine'in genel sorunlarını özetleyecek olursam, kendi görünüşüyle ilgili güvensizlikleri olan, yalnız kalmaktan korkan ve sosyal anksiyetesi olan on yedi yaşında bir genç kız, yani bu dönemdeki çoğu genç kız gibi. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu Bloğun Amacı

Sen Hangi Tanrının Kabinindesin?

Carpe Diem!